Makaleler

Hayata Karşı Suçlar

HAYATA KARŞI SUÇLAR (TCK m.81-85)

Hayata karşı suçlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun kişilere karşı suçlar kısmında düzenlenmiştir. Bu suçlar:

  1. Kasten öldürme,
  2. Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, iii. İntihara yönlendirme, iv. Alenen intihara teşvik, v. Taksirle öldürme

suçlarından oluşur. Bu suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi olmadığından Cumhuriyet Savcılığı tarafından re’sen soruşturması ve kovuşturması yapılır. Bu bakımdan ölenin yakınlarının şikayetçi olup olmaması failin yargılanması açısınından farklılık arz etmez.

A. KASTEN ÖLDÜRME SUÇU

1. Suçun Temel Şekli

Kanunlarımıza göre bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. Kanunda ”kişi” kavramı vurgulandığından daha fazla cezayı gerektiren haller saklı olmak kaydıyla ölen kişinin uyruğu, adli sicili, yaşı veya geçmişi failin cezalandırılması açısından farklılık arz etmez; ölen kişinin insan olması bu cezanın uygulanması bakımından gerekli ve yeterlidir. Yine nitelikli haller saklı kalmak kaydıyla failin maktulü öldürme biçimi yahut öldürme zamanı da farklılık arz etmez. Örneğin bir kişinin içeceğine zehir katarak öldürme ile ateşli silahla öldürmenin cezası aynıdır.

2. Daha fazla cezayı gerektiren nitelikli haller

Kasten öldürme suçunun aşağıda belirtilen şekillerde gerçekleştirilmesi halinde fiilin haksızlık içeriği daha çok arttığından devletin ceza politikası gereği faile verilen ceza da artar. TCK’nın 82 inci maddesine göre aşağıdaki şekillerde gerçekleştirilen kasten öldürme suçunun cezası, ceza kanunlarımızdaki en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.

a) Tasarlayarak öldürme

Tasarlama fiilinin tanımı ceza kanunumuzda yapılmamıştır. Bu fiilin tanımı ve kapsamı Yargıtay içtihatlarıyla ortaya çıkmaktadır. Yargıtay 1 inci Ceza Dairesine göre “Tasarlama” halinin kabulü için öldürme kararının şarta bağlı olmadan alınması, ruhsal dinginliğe ulaşıldığını kabule elverişli makul bir süre geçmesine karşın eylem kararlılığından dönülmemesi ve belli bir hazırlık yapılarak sebat ve ısrarla bir plan dahilinde öldürme fiilinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. [1. CD., E. 2017/2399 K. 2019/1314 T. 5.3.2019]

b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme

Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme fiilinin tanımı ceza kanunumuzda

yapılmamıştır. Bu fiilin tanımı ve kapsamı Yargıtay içtihatlarıyla ortaya çıkmaktadır. Buna göre,  faildeki ahlaki kötülüğün yoğunluğu ve insani duygulardan yoksunluk, cezanın artırılmasını gerektirir hâl kabul edilmiştir. (CGK., E. 2015/334 K. 2016/317 T. 20.9.2016). Kişinin yakıla­rak, uyurken kulağının içine kızgın yağ dökülerek ya da vücudu parçalana­rak öldürülmesi, buna örnek olarak gösterilebilir. Eziyet çektirerek öldürme ise maktulün ölmeden önce yüksek acılara ve/veya onur kırıcı davranışlara maruz bırakılıp uzun süre acı ve ızdırap çektirildikten sonra öldürme fiilinin ika edilmesidir. Örneğin kişiye gözleri çıkarılarak, kulağı ve sair organları kesilerek acı çektirilmekte ve sonuçta öldürülmektedir.

c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle öldürme

TCK’nın gerekçesine göre öldürmenin genel tehlike yaratmak ya da tehlikeli araçlar kullanılmak suretiyle işlenmesi, bu suçun nitelikli hâli olarak tanımlanmıştır. Genel tehlike yaratmak, başlı başına bir suç oluşturmaktadır. Genel tehlikeye sebebiyet verme suçunun oluşabilmesi için ölüm veya yaralama ya da malvarlığına zarar verme gibi bir neticenin meydana gelmesi gereksizdir. Bu nedenle, kasten öldürme suçunun genel tehlike yaratmak suretiyle işlenmesi hâlinde, hem genel tehlike yaratma suçu hem de kasten öldürme suçu birlikte gerçekleşmiş olmaktadır. Fikri içtima hükümleri uygulanmak suretiyle bu durumda kişiye daha ağır cezayı gerektiren kasten öldürme suçundan dolayı cezaya hükmetmek gerekecektir. Ancak, bu bent hükmüyle söz konusu durum, kasten öldürme suçunun nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir.

d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı öldürme

Kasten öldürme suçunun belli akrabalık ilişkisi içinde bulunulan kişilere yani üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı işlenmesi, bu suçun diğer bir nitelikli hâli olarak tanımlanmıştır.

e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı öldürme

Kasten öldürme suçunun çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi, bu suç açısından bir nitelikli hâl olarak öngörülmüştür. Çocuk olması veya ileri yaşı, hastalığı, malûllüğü veya ruhî veya fizik güçsüzlüğü nedeniyle kendini korumaktan âciz bir kimseye karşı fiilin işlenmesi, gerek faildeki ahlâkî kötülüğün mefruz çokluğu gerek fiilin icrasındaki kolaylık dolayısıyla, nitelikli hâl sayılmıştır.

f) Kadına karşı öldürme

12 Mayıs 2022 tarihinde kanunda yapılan güncel değişiklik ile bu bentte yer alan ”gebe olduğu bilinen kadına karşı” hükmü ”kadına karşı” olarak değiştirilerek salt bir kadını öldürmenin cezasının ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olduğu düzenlenmiştir.

g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme

Suçun kamu görevlisine karşı ve görevini yerine getirmesi dolayısıyla işlenmesi, bu suçun nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Suçun salt kamu görevlisine karşı işlenmesi yeterli değildir; mağdurun, görevinin gereklerine uygun davranılması dolayısıyla öldürülmesi gerekir. Hatta, kamu görevliliği sıfatı sona ermiş olsa bile, kişinin kamu görevinin gerekle­rine uygun davranması dolayısıyla öldürülmesi hâlinde de bu nitelikli unsur oluşacaktır.

h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla öldürme

İşlenmiş olan bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmekte olan bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kişi öldürüldüğünde, amaç suç-araç suç ilişkisi söz konusudur. Suçun bu nitelikli hâlinin oluşabilmesi için, belirtilen amaçlarla bir kişinin öldürülmesi yeterlidir; öldürmek suçuyla amaçlananın gerçekleşmesi gerekmez. Bu nedenle, örneğin bir banka soygununu gerçekleştirebilmek amacıyla öldürme suçunun işlenmesi hâlinde, fail hakkında bu nitelikli unsur dolayısıyla cezaya hükmedilecektir. Banka soygununun gerçekleşmesi hâlinde, failin ayrıca bu suçtan dolayı da cezalandırılması gerekir. Başka bir deyişle, bu gibi durumlarda gerçek içtima kurallarını uygulamak gerekir.

i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle öldürme

İnfial, sözlük anlamı itibariyle ”birine içerleme, gücenme, kızgınlık duyma” anlamlarına

gelir. Buna göre failin işlemeyi planladığı bir suçu herhangi bir nedenle işleyememesinden dolayı duyduğu sırf bu kızgınlık ve hırsla bir kişiyi öldürmesi halinde bu bende göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

j) Kan gütme saikiyle öldürme

Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da kabul edildiği üzere, insan öldürmenin kan gütme saiki, ile işlendiğinin kabulü için;

a-) Olaya neden olan önceki olay ölümle sonuçlanmış olmalıdır.

b-) Fail önceki suçun failini veya onun mensubu bulunduğu grup ya da aileden birisini öç almak duygusu ile ve bir görev bilinci ile öldürmelidir.

c-) İlk öldürülen ile ikinci suçun faili arasında kan hısımlığı şartı olmayıp suçun münhasıran kan gütme saiki ile işlenmesi yeterlidir.

d-) İlk öldürme olayı ile ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir süre geçmeli, bu süre içerisinde fail ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınarak geleneklerin etkisi ile bir görevi yerine getirmek istek ve bilinci ile hareket etmelidir, denilmiştir.

Kasten insan öldürmenin kan gütme saiki ile işlendiğinin kabulü için bu olaya neden olan önceki olayın ölümle sonuçlanmış olması ön koşuldur.

Fail ancak bu şekilde evvelce öldürülen bir kişinin intikamını almak maksadı ile ilk öldürme fiilinin husule getirdiği elem ve öfkenin tesiri altında olmaksızın öldüren tarafa mensup bir şahsı öldürmek suretiyle iç dünyasındaki saikini yaşama geçirebilecektir. (CGK., E. 2009/228 K. 2010/69 T. 30.3.2010)

Ancak, belirtilmelidir ki, haksız tahrikin koşullarının bulunduğu hâllerde, bu bent hükmü uygulanamaz.

k) Töre saikiyle,

5237 sayılı Kanun ile somut bir norm olarak hukukumuza giren töre saikinin tanımı kanunlarımızda yapılmamış, bu kavramdan ne anlaşılması gerektiği, toplumsal yapıdaki dinamizm de göz önüne alınarak uygulama ve öğretiye bırakılmıştır. Töre ve namus suçları -özellikle ataerkil toplumlarda- aldatmak, zinâ etmek, evlenmeyi reddetmek, boşanmaya çalışmak, tecavüze uğramış olmak gibi nedenlerle, başta kadınlar olmak üzere aile fertlerine yöneltilen şiddet. Batılı kaynaklarda genellikle onur suçları şeklinde adlandırılır. Öğretiye göre ” Töre saikiyle öldürmenin kabul edilebilmesi ve cezanın artırılabilmesi için, bizce, öldürme fiili, namus kurtarmak adına, aile meclisinin kararı olarak, kirlendiği düşünülen kadın veya kızın yahut birlikte kirletenin öldürülmesi biçiminde gerçekleşmiş olmalıdır” (Zeki Hafıoğulları – Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, s. 54), “Töre saikiyle öldürme aynı zamanda ‘namus kurtarma’ düşüncesine dayandığı ve kadına yönelik işlendiğinden bu fiiller namus cinayeti olarak adlandırılmaktadır. Kanımızca buradaki töre saikinin namus saikini de içine alacak şekilde anlaşılması gerekir. Böyle olunca sadece bir törenin gereği olarak değil, böyle bir töre olmasa da namusunu kurtarma saikinin varlığı hükmün uygulanması için yeterli olacaktır” (Veli Özer Özbek, Yeni Türk Ceza Kanununun Anlamı, c. 2, s. 243), “Namus cinayetleriyle kastedilen medeni durumlarından bağımsız olarak kadınların aile namusunu ve şerefini kurtarmak adına, geniş anlamda ve çekirdek aileyle sınırlandırılamayacak bir ailenin üyeleri tarafından öldürülmeleridir” (Ece Göztepe, Namus Cinayetlerinin Hukuki Boyutu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı 59, s. 29, 2005). Bu hükmün uygulanabilmesi için, somut olayda haksız tahrikin koşullarının bulunmaması gerekir.

B. İHMALİ DAVRANIŞLA KASTEN ÖLDÜRME SUÇU

1. İhmal Kavramı ve Suçun Tanımı

İhmal, kişiye belli bir icraî davranışta bulunma yükümlülüğünün yüklendiği hâllerde, bu yükümlülüğe uygun davranılmamasıdır. Belli bir icraî davranışta bulunma yükümlülüğüne aykırı olarak bu davranışın gerçekleşti­rilmemesi sonucunda, bir insan ölmüş olabilir. Örneğin, bir sağlık kurulu­şunda görev yapan tabip, durumu acil olan bir hastaya müdahale etmez ve sonuçta hasta ölür.

84 üncü maddeye göre kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.

İhmali davranışla sebebiyet verilen ölüm neticesinden dolayı sorumlu tutulabilmek için, neticeyi önlemek hususunda soyut bir ahlakî yükümlülüğün varlığı yeterli değildir; bu hususta hukukî bir yükümlülüğün varlığı gereklidir.

İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;

  1. Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,
  2. Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,

Gerekir.

Neticeyi önleme yükümlülüğü, bazı durumlarda koruma ve gözetim yükümlülüğüne dayanmaktadır. Bu yükümlülüğün kaynağı önce kanundur. Kişilere belli durumlarda belli bir yönde icraî davranışta bulunma konu­sunda kanunla yükümlülük yüklenmektedir. Örneğin velayet ilişkisinin ge­reği olarak ana ve babanın çocukları üzerinde koruma ve gözetim yükümlü­lüğü bulunmaktadır. (Türk Medeni Kanunu, madde 335 vd.). Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi, başlı başına bir haksızlık ifade etmektedir.

Koruma ve gözetim yükümlülüğünün iradî biçimde üstlenilmesi, neti­ceyi önleme yükümlülüğünün ikinci bir kaynağını oluşturmaktadır. Bir başka ifadeyle, koruma ve gözetim yükümlülüğü, bir sözleşme ilişkisinden kaynaklanabilir.

Bu konudaki üçüncü grubu, öngelen tehlikeli fiilden kaynaklanan ne­ticeyi önleme yükümlülüğü oluşturmaktadır. Örneğin, taksirle bir trafik ka­zasına neden olan kişi, kaza sonucunda yaralanan kişilerin bir an önce tedavi edilmelerini sağlama konusunda bir yükümlülük altına girmektedir. Bu yü­kümlülüğün yerine getirilmemesi sonucunda yaralı kişinin ölmesi hâlinde, bu neticeden dolayı kazaya sebebiyet veren kişiyi de sorumlu tutmak gerekir.

Bu itibarla, bir sağlık kuruluşunda görev yapan tabibin, durumu acil olan bir hastaya müdahale etmemesi sonucunda hastanın ölmesi hâlinde; ihmalî davranışla öldürme suçunun işlendiğini kabul etmek gerekir. Ancak, ihmalî davranışla öldürme suçu, kasten işlenebileceği gibi taksirle de işlenebilir.

2. Suçun Cezası

Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir. Bu açıdan indirim yapmak ya da yapmamak konusunda hakime takdir hakkı verilmiştir.

C. İNTİHARA YÖNLENDİRME SUÇU

1. İntihar Kavramı ve Suçun Tanımı

Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bir başkasını intihara az­mettirme, teşvik etme, başkasının intihar kararını kuvvetlendirme ya da baş­kasının intiharına herhangi bir şekilde yardım etme fiilleri, seçimlik hare­ketli bir suç olarak tanımlanmaktadır.

Başlı başına cezalandırılabilir bir fiil olarak intihara yardım, esas itiba­rıyla icraî davranışla gerçekleştirilebilir. Ancak, intiharı önleme konusunda hukukî yükümlülük altında bulunan kişinin, bir intihar olgusuyla karşı kar­şıya olmasına rağmen, bu intihar girişimini engellememesi, bu girişim karşı­sında kayıtsız davranması; intihara ihmali davranışla yardım olarak nitelen­dirilmek gerekir.

Ancak, bunun için, kişinin intiharı önleme konusunda hu­kukî bir yükümlülüğünün olması gerekir.

2. İntiharın Ölümle Neticelenmesi Hali

İntiharın gerçekleşmesi durumunda, kişi dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Maddenin ikinci fıkrasında, intihara teşvik veya yardım suçunun neti­cesi sebebiyle ağırlaşmış hâli düzenlenmiştir. İntihara teşvik veya yardımın cezalandırılabilmesi için, kişinin intihar etmesi şart değildir. Teşvik veya yardım sonucunda intiharın gerçekleşmesi durumunda, söz konusu fıkraya göre cezanın artırılması gerekmektedir.

3. Suçun Nitelikli Hali

İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar.

Aslında, bu durumda kasten öldürme suçu, mağdurun kendisinin araç olarak kullanılması suretiyle, yani dolaylı faillik şeklinde işlenmektedir.

D. ALENEN İNTİHARA TEŞVİK SUÇU

Başkalarını intihara alenen teşvik eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Başkalarını intihara alenen teşvik edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, belli bir kişinin muhatap alınması gerekmemektedir. Aleniyet için aranan temel ölçüt, fiilin, gerçekleştiği koşullar itibarıyla belirli olmayan ve birden fazla kişiler tara­fından algılanabilir olmasıdır. Keza, aleniyetin basın ve yayın yoluyla ger­çekleşmesi durumunda artırma oranı ayrıca düzenlenmektedir.

E. TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU

1. Taksir Kavramı ve Suçun Tanımı

Taksirin tanımı: Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.  Taksirli suçlarda fail, kendi yetenekleri, algılama gücü, tecrübeleri, bilgi düzeyi ve içinde bulunduğu koşullar altında, objektif olarak varolan dikkat, özen yükümlülüğünü öngörebilecek ve yerine getirebilecek durumda olmalıdır. Bütün bu yeteneklere sahip olmasına rağmen bu yükümlülüğe aykırı davranan kişi, suç tanımında belirlenen neticenin gerçekleşmesine neden olması durumunda, taksirli suçtan dolayı kusurlu sayılarak sorumlu tutulacaktır. Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.

85 inci maddeye göre taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2. Suçun Nitelikli Hali

Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu hal yukarıdaki hükme göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren neden oluşturmaktadır.

Daha fazla bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Yazar: Av. Sancaktar Devlet ÖZKUL / Stj. Av. Hasan TANDOĞAN

Diğer Makaleler